Devran Kaya, Everest Yayınları etiketiyle yayımladığı “Annemin Kasetleri” romanında okuyucuyu sayfalardan içine çekip bambaşka bir coğrafyaya götürecek.
Devran Kaya, ilk romanı “Annemin Kasetleri” ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında, “Bugünü ne çok bekledim bir bilseniz. Bir inancın, bir inadın fotoğrafı bu. Çokça heyecan, çokça kalp. İlk romanım ‘Annemin Kasetleri’ çıktı. Çok heyecanlı, çok mutluyum.” dedi.
Kitabın tanıtım bülteninde bir kesit…
Erkeklerin ve çocukların canına kasteden bir lanetin gölgesinde, sadece kadınların hayatta kaldığı bir köyde, mucizevi bir şekilde yaşama tutunan iki çocuğun hikâyesi bu: Yedi yaşındaki ikizler Bayram ve Seyran, anneleri Zêre’nin bir teyp ve kasetlerle yarattığı ritüellerle Tabaa’nın lanetine direnirken, kadınlar köyünün her bir sakini geçmişiyle yüzleşir ve bütün oyun ortada gibi görünse de suçluluk ile masumiyetin kimde kalacağı belli değildir.
Devran Kaya, Annemin Kasetleri’nde, kendi yaşamına dair izleri ilahi ezgilerinin, gizemli atların, tekinsiz fısıltıların, şifalı otların, hurafelerin kol gezdiği bir evrenle yoğuruyor: Olağanüstü fakat aynı zamanda çelişkileriyle insanın olduğu her yere benzeyen, tüm zamanlara ait bir coğrafya burası. Heyecan ve ironiyle dinleyicisine seslenen özgün bir hikâye anlatıcısını müjdeleyen bir ilk roman.
Damdan avluya bakıldığında, insana önce bir piyanonun beyaz tuşlarına basılıyormuş izlenimi veren, sonra öne arkaya hareket edip gittikçe hızlanarak gemileri yutan bir girdaba dönüşen bir çember seçilirdi; bunun tam ortasında duran, başını yıldızlara doğru uzatmış iki çocuğun gözbebekleri, batması muhtemel bu gemiden yardım için göğe fırlatılan işaret fişeklerini andırırdı.
‘’… Sümbül, insanı, yüzyıllardan beri bin farklı elle yoğrulan fakat mayasının bir türlü tutturulamadığı bir hamura benzetirdi. Ona göre içinde iyilik ve kötülüğün, karanlık ve aydınlığın aynı anda yoğrulduğu bu hamur; taban tabana zıt olan tüm duyguları barındırdığından, insanın ne tamamen iyi ne de tamamen kötü olmasını sağlıyordu….’’