Müzik

Michael Ellison, Yaşar Kemal’in “Binboğalar Efsanesi” romanını müzikal tiyatroya uyarladı.

Abone Ol

Türkiye edebiyatının önemli yazarlarından Yaşar Kemal’in destansı romanı Binboğalar Efsanesi’nin müzikli tiyatro uyarlaması, 51. İstanbul Müzik Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı.

Yaşar Kemal’e hayranlığı ile bilinen Amerikan besteci Michael Ellison’ın önderliğinde sahnede hayat bulan Binboğalar Efsanesi romanı Süreyya Operası’nda edebiyat ve müzikseverler arasında bir köprü kurdu.

Yaşar Kemal, 1940’larda Çukurova’nın tükenen bir Yörük obasının yaşadıklarından esinlenerek 1971’de yayımladığı romanında, kadim bir kültürün yok oluşunu ve bu süreçte insanın çaresizliğinin boyutlarını dile getirmişti. Asırlardır konargöçer olarak yaşayan Yörüklerin yerleşik yaşam düzenine zorlanmalarının ve yaşadıkları baskıların yarattığı sonuçları anlatan usta yazar; bir toplumun varlık mücadelesini, kendi kimlik, kültür ve yaşam biçimlerini korumaya yönelik gayretlerini sahici bir acıyla yansıttı. Baskılar sonucunda içleri el vermese de yerleşik yaşama geçmeye başlayan Yörüklerin kültürlerindeki bu değişim, Yaşar Kemal’in kaleminde dokunaklı bir öyküye dönüştü.

Michael Ellison, Yapı Kredi Yayınları etiketiyle yayımlanan Binboğalar Efsanesi için Anadolu enstrümanları ve sesleri için yeni bir yön tayin etti. Michael Ellison’ın müziğini, Berrin Erengül ve Eva Barlas’ın katkıları, metin ve rejide Simon Jones, koreografide Evrim Akyay, videoda NohLab ve Can Okan’ın şefliğindeki Hezarfen Ensemble tamamladı.

Türkiye'nin önde gelen çağdaş müzik grubu Hezarfen Ensemble'ın kurucu ortağı ve eş direktörü de olan Michael Ellison, gelenekselliği çağdaş ve klasik bir duyarlılıkla harmanlayan kendine özgü müzikal anlatısı ile festivale renkli bir perspektif kattı.

Binboğalar Efsanesi,

Yaşar Kemal'in aynı adlı romanından uyarlanan ve Anadolu'nun güneyindeki Bozlak ve Alevi geleneksel müziğinden esinlenen yepyeni bir müzikli tiyatrodur.

Hikâye, Türkiye'nin güneydoğusundaki Çukurova bölgesinde kalan son göçebe Yörük aşiretlerinin, bin yıllık kırsal yaşamlarının modernleşme, yerleşik düzen ve açgözlülük tarafından parçalanmasını konu alıyor. İnsanlığın bugün içinde bulduğu durumlarla çarpıcı paralelliklerin izini sürüyor.

İnanışa göre Hıdırellez gecesinde İlyas ve Hızır yıldızlarını gören kişinin dilekleri gerçekleşir. Haydar'ın önderliğindeki Karaçullu aşiretindeki herkesin dileği, çok ihtiyaç duydukları yazlık otlaklar ve güvenli kışlama alanlarıdır. Ancak her kabile üyesi kabile yerine kendi kalbine daha yakın hissettiği şeyi diler. Kerem’in bir şahin, Ceren’in müstakbel sürgündeki sevgilisi Halil'in geri dönmesini istemesi gibi... Aşiretin kışlayacak, hatta dinlenecek yeri bile olmadığının bilen Haydar, atalarının Osmanlı'yı etkisizleştirmek için kullandığı kılıçları hatırlayarak ve kabilenin sorunlarını çözmeleri için günün paşalarına göz kamaştırıcı bir hediye hazırlamak ister. Fakat güç sahiplerinin artık böyle bir hediyeye önem veya değer vermediğini bilmiyordur. Halil ise yerleşik köylülerle girdiği birçok çatışma yüzünden başı belaya girdiğinden dağlarda sürgündedir. Aşiret gelenekleriyle yüzleşen Ceren, babasının Çukurova yakınlarında arazisi olan talip Oktay Bey ile evlenmeyi düşünmek zorunda kalsa da Halil'in dönüşü için umut besler. Ceren, kabilenin eşitlikçi ve demokratik değerlerini, bir çözüm bulmak için her yolu mubah gören üyelerle taban tabana zıttır. Haydar, Halil'in sürgünden geri dönerek kabilenin hikayesini ve tüm dileklerini kaçınılmaz sona doğru götürdüğü bir sonraki Hıdırellez'e kadar kabilenin gün geçtikçe zayıflamasını izler.

Birinci Bölüm: Dünyada Her Şey Var

Hıdırellez gecesidir. Haydar, kabilenin yaşam tarzını, doğaya olan bağını ve tüm varlıklara saygısını övmek için şarkı söylüyor. Kabile, Haydar’dan bu yılı kendisi ve ailesi için değil, tüm kabilenin hayvan sürüleri için güvenli kışlama alanlarına olan acil ihtiyacı için dilekte bulunmasını ister. Kabile, yalnızca toprak dilemek konusunda hemfikre varır. Ardından dostluğu ve Allah'ı öven bir semah dansı yapar.

İkinci Bölüm: Dilekler

Kabile, gece İlyas ve Hızır yıldızlarının buluşmalarını izlemek yerleştikleri alanın dört bir yanına dağılır. Yıldızları görebilen her bir üye kabile toprağı yerine kendisi için bir şey diler. Böylece kabilenin kaderi çizilir.

Üçüncü Bölüm: Kışlama Alanı Arayışında

Dağın yamacındaki yazlık otlaklardan inen kabile, kışlamak için çaresizlik içinde yer aramaya başlar. Kabile yol boyunca, yerleşik toplulukların taciziyle, köy yaşlılarının direnişleriyle ve resmi makamların onların zayıflığından yararlanmaya yönelik acımasız girişimiyle karşılaşır. Haydar'ın öfkesi, ona kabilenin Osmanlı zulmüne boyun eğmeyi reddeden atalarına dair bir şeyi hatırlatır. Kabile, geçmişte yaşadıkları zulüm yüzünden Binboğalar dağı boğasının kendileri için intikam aldığını hatırladığı gece yarısı saldırıya uğrayarak yakılır.

Dördüncü Bölüm: Aşkın Çekimi

Ceren, kabilenin pastoral yaşam tarzının neşesini şarkılarla anlatır. Bazı büyükler onu toprak karşılığında zengin bir toprak sahibinin oğlu olan Oktay Bey'le evlendirmeyi planlarlar. Oktay Bey Ceren’e umutsuzca aşıktır ve onunla evlenmek istemediğini bildiği halde para ve görkemli bir düğün vaat eder. Ceren, büyükleri en önemli değerlerine ihanetle suçlar ve Halil'in ölüsünü gördüğünü hayal eder.

Beşinci Bölüm: Adana Yolunda Ölmek

Kabile, zayıflamaktan yakınır. Haydar, kabileye kışlama alanı bulmak için en büyük umudu olan ünlü Ramazanoğlu Bey'i aramaya için Adana’ya gider. Şehir hayatında gördükleri onu dehşete düşürür. Ramazanoğlu Bey’i bulduğunda onun için yaptığı hediye kılıcı sunar, fakat kayıtsız bir tavırla karşılanır. Ankara Paşası'nda da aynısı olunca Haydar umutsuzluğa kapılır.

Altıncı Bölüm: Ceren'in Kurbanı

Hâlâ yollarda ve kışlama alanı olmayan kabilenin üyeleri yavaş yavaş gruptan ayrılmaya başlar. Durum öyle bir noktaya gelir ki, bir anne, ölen çocuğunu gömecek yer bulamadığı için günlerce sırtında taşır. Halil'in öldüğünden emin olan Ceren ise kendisine yaklaşan bir yılan halüsinasyonu görür. Sonunda Oktay Bey ile evlenmeyi kabul eder.

Yedinci Bölüm: Son Umut

Kabile, Ceren'in fikrini değiştirmesine çok sevinir. Ancak kısa süre sonra Oktay Bey'in toprak vaatlerini yerine getiremeyeceği anlaşılır. Bunun ardından Haydar, bir devrin yok oluşunu ve kabilenin yaşam biçiminin yok oluşunu tüm insanlığa türkülerle anlatır. Halil bir anda çıkagelir.

Sekizinci Bölüm: Ceren'in Kararı

Tam bir yıl sonraki Hıdırellez gecesidir. Halil’in dönüşünün Ceren'i Oktay Bey'le evlendirme planını alt üst edeceğinden korkan kabile, onu ortadan kaldırmak için plan yapar ve Halil’i öldürür. Ceren, vahşet karşısında dehşete düşer. Sevgilinin cesedini dağa çıkaran Ceren, Halil'in ölüsünü ateşe verir.