Sinema

Yılmaz Özdil, iddia ediyorum Çağrı filmini hiç böyle izlemediniz!

Yılmaz Özdil, “başrolünde Anthony Quinn'in oynadığı ve İslamiyet'in doğuşunu anlatan Çağrı filminin kamera arkası aslında bugünkü Ortadoğu coğrafyasını kavrayabilmemiz için eşi benzeri bulunmayan bir belgeseldir.” dedi.

Abone Ol

Yılmaz Özdil, “başrolünde Anthony Quinn'in oynadığı ve İslamiyet'in doğuşunu anlatan Çağrı filminin kamera arkası aslında bugünkü Ortadoğu coğrafyasını kavrayabilmemiz için eşi benzeri bulunmayan bir belgeseldir.” dedi.

YouTube kanalındaki yayınında konuşan Yılmaz Özdil Çağrı filminin kamera arkasına farklı bir bakış getirdi. Yılmaz Özdil şunları söyledi.

Helikopterle düşen İran Cumhurbaşkanı için cenaze töreni düzenlendi. Bando takımı tarafından Çağrı filminin müziği çalındı. Evet gerçekten çok ilginç bir şekilde İran Cumhurbaşkanının cenaze töreninde Hollywood yapımı Çağrı filminin müziği çalındı. Adeta bir ulusal marş gibi film müziği çalındı.

Bunun ekstra ilginç bir tarafı daha var. Bizi de ilgilendiriyor. Asrın liderimiz 2 yıl önce İran'a resmi ziyaret yapmıştı. Bu helikopter kazasında ölen İran Cumhurbaşkanı tarafından Tahran'da resmi törenle karşılanmıştı. Askeri kıtayı selamlama töreni sırasında yine bu Çağrı filminin müziği çalınmıştı.

Şimdi lütfen sırtınıza yaslanın, gözlerinizi kapatın, nefesinizi tutun… Direksiyondaysanız boş verin. Biraz geç gidin. Kenar çekin.

İDDİA EDİYORUM ÇAĞRI FİLMİNİ HİÇ BÖYLE İZLEMEDİNİZ

Başrolünde Anthony Quinn'in oynadığı ve İslamiyet'in doğuşunu anlatan bu Çağrı filminin kamera arkası aslında İran'dan Mısır'a Suudi Arabistan'dan Libya'ya Suriye'den Fas'a hatta ABD'den İngiltere'ye Fransa'dan Türkiye'ye CIA'den MİT'e kadar bugünkü Ortadoğu’yu anlatan içinde böyle kralların şahların diktatörlerin bulunduğu terör örgütlerinin bulunduğu bugünkü Ortadoğu coğrafyasını kavrayabilmemiz için eşi benzeri bulunmayan bir belgeseldir.

Lütfen sırtınıza yaslanın, gözlerinizi kapatın, nefesinizi tutun… İddia ediyorum Çağrı filmini hiç böyle izlemediniz.

Mustafa Akkad Suriye asıllı Amerikalı efsane yönetmen Halep'te doğdu. Üniversiteyi Los Angeles’ta okudu. Tiyatro okudu. Orada kaldı. Amerikan vatandaşı oldu. Hollywood'a gitti evlendi. Çocukları oldu. Dört çocuğu vardı. Çocuklar tabii ABD'de dünyaya gelmişti. Büyüyorlardı. Acaba ne yapsam da hem kendi çocuklarıma hem de dünya çocuklarına İslamiyet’i güzel bir şekilde anlatabilsem diye düşündü. Bilmeyenlere sevdirebilirim diye düşündü. Batıdaki yanlış ön yargıları nasıl yıkabilirim diye düşündü. Başkalarından beklemeyeyim dedi. Ben kendi mesleğimle bunu yapayım dedi. İslamiyet'in doğuşunu, Hz. Muhammed'in mücadelesini, hayatını filme aktarmaya karar verdi.

Elbette çok çok hassas bir konuydu ve çok para gerekiyordu. Sponsor bulması gerekiyordu ama Hollywood'da Yahudi lobisinin etkisi çok büyük. Yahudi lobisi de tabii böyle bir projenin hayata geçirilmesini istemiyor.

Mustafa Akkad ne yaptı biliyor musunuz? 5 yıl boyunca Arap ülkeleri başkentlerini dolaştı ve anlattı. Neticede Kuveyt'i Libya'yı ve Fas'ı ikna etti. Bu üç ülke filmin yapılması için 10 milyon dolar verdi. Parayı eşit şekilde paylaştılar. Parayı bir İsviçre Bankası'na yatırdılar dediler ki lazım olduğunda istediğin kadar oradan çek kullan. O sırada Adnan Kaşıkçı Mustafa Akkad'ın böyle bir film çekmek istediğini öğrendi. Dedi ki ne kadar para gerekiyorsa ben de vereyim. Lübnan'da Beyrut'ta Mustafa Akkad’a da şahane bir ofis tuttu. Mustafa Akkad emrine verdi. Dedi ki burada çalış. Mustafa Akkad o ofiste Beyrut'ta bu film için çalışmaya başladı.

ADNAN KAŞIKÇI KİM?

Suudi Milyarder,  Stanford üniversitesinde okumuştu. 70'li yıllarda bile 5 milyar dolardan fazla parası var. Bankaları, petrol rafineleri, madenleri var. Dünyanın en ünlü silah tüccarı olarak tanınıyor. Savaş uçağı alım satımı yapıyor. ABD başkanlarının, Ortadoğu krallarının arkadaşıydı. CIA başkanlarının arkadaşıydı. Hani İran'la ABD arasında şu meşhur kontra skandalı yaşanmıştı ya CIA İsrail silahlarını İran'a sattı. İran Irak savaşı sırasında. Aldıkları parayı Nikaragua götürdüler orada darbe yaptırmaya çalıştı. İşte bu kontra skandalındaki silahları aslında Adnan Kaşıkçı organize etmişti. Nebile adında yatı vardı. Nebile kızının ismiydi. O dönem dünyanın en büyük yatı o yatta böyle anormal sükseli partiler veriyordu. Hatta o yat James Bond filminde bile kullanıldı. Hatta o yatı sonra Bruni Sultanına sattı. Bruni sultanı da Trump'a sattı. Adnan Kaşıkçı'nın kız kardeşi Muhammed El Fayet ile evliydi. Hani şu Paris'teki trafik kazasında Prenses dayana ile birlikte ölen Dodi el fayet var ya Adnan Kaşıkçı onun dayısıydı. Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğunda kuşbaşı doğradılar ya Cemal Kaşıkçı’yı yok ettiler. Adnan Kaşıkçı o Cemal Kaşıkçı'nın öz amcasıydı.

İşte bu rengarenk Adnan Kaşıkçı Mustafa Akkad ne kadar para gerekiyorsa ben vereyim. Sen yeter ki bu filmi çek demişti.

Mustafa Akkad, Beyrut'ta bu film için çalışmaya başladı. İlk önce Mısır'a gitti Kahire'ye El-Esher Üniversitesi'nin en ünlü İslam ilimleri hocalarıyla bir heyet kurdu. Bir yıl çalıştılar bu heyetle birlikte senaryo yazdırıldı. Daha doğrusu filmin İrlanda asıllı Amerikalı senaristi vardı. Senaryoyu bölüm bölüm yazıyordu ve bu heyete sunuluyordu. Heyet düzeltmeleri yapıyordu, inceliyordu. Sonra son şekli verilmiş hale geliyordu. El-Esher Üniversitesi senaryonun her sayfasına mühür vuruyor yani resmi onay vermiş oluyor. Bir yılda tamamlandı.

SUUDİ ARABİSTAN ÇAĞRI FİLMİNE KARŞIYDI…

Mustafa Akkad El-Esher onaylı senaryoyu aldı önce Lübnan'a gitti. Lübnan'daki yüksek Şii İslam konseyine sundu. Oradan da onay aldı. Hassas konu. Oradan Suudi Arabistan'a gitti. Merkezi Mekke'de olan rabıtadan onay alması gerekiyordu. Sundu, onayı filan boş ver kapıdan kovdular. Senaryoyu böyle suratına fırlattılar. Suudi Arabistan bu filme kesinlikle karşıydı. Haram dediler.

Suudi Arabistan bu kadar net şekilde karşı çıkınca dengeler tabii bir anda allak bullak oldu. Adnan Kaşıkçı o saniyede verdiği desteği geri çekti. Kusura bakma aksi halde çünkü Suudi Arabistan'la bir daha iş yapamaz. Kuveyt'te aynı şekilde Suudilerin bu sert tavrını görünce anında projeyi desteklemekten vazgeçtiler. Dediler şu ana kadar verdiğimiz para sende kalsın. Ama bundan sonra biz yokuz. Film zora girmişti. Bu arada aylar yıllar geçiyor.

Mustafa Akkad koşa koşa Fas'a gitti. Fas kralı ikinci Hasan’ın sarayına gitti. Fas Kralı açık görüşlü bir adamdı sen devam et ben senin yanındayım dedi. Hatta filmi Fas’ta çekebilirsin dedi. Filmin stüdyosunu, dekorlarını falan fasta inşaa etmeye başladılar. Temsili Kabe koydular, temsili Mekke şehrini koydular sırf Mekke rekorlarının kurulması bile 5 ay sürdü. Dekor inşaatında 300 kişi falan çalıştı. Çok kalabalık, çok para harcandı. Çekimlere başladılar. 6 ay güzel güzel çektiler. 6 ayın sonunda bir gün Mustafa Akkad acilen Fas Kralının sarayına çağırdılar.  Hayırdır dedi. Derhal gitti. Huzura çıktı. Fas kralının suratı böyle mahkeme duvarı gibi. Adam son derece üzgün bir ses tonuyla dedi ki Fas’ı hemen terk etmen gerekiyor.

Niye? Kral cevap vermedi ama kralın huzurundan çıktıktan sonra Mustafa Akkad’a anlattılar. Meğer Fas’ın başkenti Rabat'ta İslam Konferansı Zirvesi düzenlenecek. Suudi Arabistan Kralı Faysal'da haber göndermişti. Demişti ki eğer bu film orada çekilmeye devam edilirse ben senin ülkendeki zirveye katılmam. Fas Kralı da tabi mecburen bir tercihte bulunmuş. Çünkü İslam Konferansı zirvesine Suudi Arabistan boykot ederse tabii diğer bütün İslam ülkeleri de boykot etme ihtimali var Fas Devleti böyle kel aynak kuşu gibi kalacak. Mecburen bir tercihte bulundu. Mustafa Akkad’ı kapının önüne koydu.

KADDAFİ ÇAĞRI FİLMİNİ DESTEKLEDİ!

İş çok zora girmişti. Mustafa Akkad böyle sanatçılarıyla dekorlarla stüdyolarıyla ortada kala kalmıştı. Ne yapsam diye düşündü Libya'ya gitmeye karar verdi. Kaddafi'den randevu talep etti. Kaddafi şak diye kabul etti.

Mustafa Akkad Trablus’a geldi. Kaddafi'nin huzuruna çıktı. Olan biteni anlattı. Sonra dedi ki eğer izin verirseniz şu ana kadar çektiğimiz sahnelerin bir bölümünü size izlettireyim. İkna etmeye çalıştı. Işıkları kapattılar, çalıştırdılar. Film makinesini izlemeye başladılar. Tam o izledikleri sahnede işte Mekkeli müşrikler Peygamberimizi taşlıyorlar Müslümanlar da Hz. Muhammed'i koruyarak Kabe'ye götürmeye çalışıyor. Tam o sahneyi izlettirdi. Kaddafi böyle izledi izledi izledi aniden Allahu Ekber diye bağırarak koltuğundan fırladı. Döndü Mustafa Akkad’a bu filmi mutlaka tamamlaman lazım. Neye ihtiyacın varsa ben vereceğim. Çok etkilenmişti. Kaddafi bu yani Suudi Arabistan'a falan takmıyordu. Bütün ekibini getir filmin geri kalanını Libya'da çek ne kadar para lazımsa ben vereceğim. Sırf o sahneden bile bu kadar etkilenmişti. Paranın yanı sıra figüran lazımdı. Çünkü Fas'ta 5000 figüran kullanılıyordu. Şimdi gelince burada figüran yok. Kaddafi hemen Ordu komutanına emir verdi. Dedi ki halk direniş örgütünü getir bu işe tahsis et. Figüran olarak rol alsınlar. Bütün dekorları, kıyafetleri her şeyi yüklediler gemiye Fas’tan Trablus’a Libya'ya getirdiler. Her şeyi yeniden inşa ettiler. Yeniden çekimlere başladılar o halk direniş örgütünün figüranlarıyla.

MUSTAFA AKKAD’IN UNUTAMADIĞI HATIRA…

Hatta Mustafa Akkad film bittikten sonra işte dünya medyasına röportajlar verirken bu Libya'daki çekimler sırasında unutamadığı bir hatırasını anlatır. Uhud Savaşını çekiyorlardı. Senaryoya göre işte ordunun arkasını kollamak için tepeye yerleştiren Okçular mevzilerini terk ediyordu. Onlar mevzilerini terk ettiği için Ordu böyle arkadan sarılıyordu. Böylece Müslümanlar iki grubun arasında kalarak ele geçirdikleri üstünlüğü kaybediyorlardı. Bunun üzerine Peygamberimiz ricat emri veriyordu yani geri çekilme emri veriyordu. Müslümanlar da tepelere doğru çık geri çekiliyordu. Senaryo bu o sahneyi çekecekti. Tam bu sahne çekilirken işte Mustafa Akkad megafonla çekilin diye bağıracaktı. Savaş alanındaki figüranlar da geri çekilerek tepelere doğru koşacaktı. Sahneyi çekmeye başladılar. Mustafa Akkad megafonla çekilin diye bağırmıştı. Kimse çekilmiyor bir daha bağırmış çekilin kimse yerinden kıpırdamıyor. Neredeyse 10 defa bağırmış adam yok çekilmiyor. Bunun üzerine Mustafa Akkad kamerayı durdurmuş figüranların yanına giderek demiş ki ya duymuyor musunuz niye çekilmiyorsun çekilin diyoruz. Libyalı figüranlar ne cevap vermiş biliyor musunuz? Biz Müslümanız mevzilerimizi terk edemeyiz. Mustafa Akad bunu ömrünün sonuna kadar unutmamış. Gözlerinden yaş gelmiş yani figüranlar Peygamber Efendimize zarar gelmesin diye senaryoya direnmişler. Kendilerini o kadar kaptırmışlar ki hadiseye senaryoya bile direnmişler.

ÇAĞRI FİLMİNİN MÜZİĞİ…

Haftalar aylar böyle geçti. Film nihayet tamamlandı. Sadece müziği eksikti. Mustafa Akkad’ın kafasında bu iş için sadece bir isim var. Maurice Jarre… Dünyaca ünlü Fransız besteci. Suudi Arabistanlı lawrence filmi var ya işte o filmin müziklerini yapan kişi. Suudi Arabistanlı Lawrence'ın müziğiyle Oscar ödülü kazandı. 6 defa Oscar'a aday gösterildi. Altın Küre ödülleri kazandı. Grammy ödülü kazandı. Öyle bir efsane bir adam. Hani böyle kendisi gibi efsane elektronik müzik sanatçısı var Jean Michel Jarre. işte Maurice Jarre o Jean Michel Jarre’ın babasıydı. Mustafa Akkad hiç düşünmeden Jarre gitti bu filmin müziklerini senin yapman lazım. Jarre kabul etti ama bir şartı vardı. Bana çölde bir çadır ayarlayacaksın. İslamiyet’in doğuşuyla ilgili İslamiyet tarihiyle ilgili kitaplar getireceksin. 2 ayda süre vereceksin. Evet çöle gitti. Çölü hissederek. O yalnızlığı hissederek, ruhunun derinliklerinin 2 ay boyunca çölde tek başına çadırda yaşadı. Okudu, düşündü, hissetti sonra İngiltere'ye geldi. Londra Filarmoni Orkestrası ile birlikte Çağrı filmini müzikleri yaptı. Oscar'a aday gösterildi.

Hani şimdi işte İran Cumhurbaşkanı cenaze tören çalınan müzik var ya işte o müzikler böyle çıktı.

ÇAĞRI FİLMİNİN İLK GÖSTERİMİ GERÇEKLEŞTİ…

Neticede film komple tamamlandı. Vizyona girecek ama Suudi Arabistan karşı çıktığı için öbür İslam ülkeleri de çekiniyordu. Neredeyse bütün İslam ülkelerinde yasaktı yasaklandı.

İlk gösterim İngiltere'de Londra'da yapıldı ortalık ayağa kalktı. İngiltere'deki böyle kökten dinci örgütler Pakistanlılar özellikle falan sinemalara saldırdı. Mustafa Akkad öldürülmekten korkmaya başlamış. Bu filmi çektiği için İslamiyet'i tanıttığı için batılı ülkelerden tepki göreceği zannediyordu Halbuki tam tersi olmuştu. İslam ülkeleri tepki gösteriyor. Mustafa Akkad korumalarla dolaşmaya başlamıştı. Her saniye suikasta uğrayacağını düşünerek yaşamaya başladı.

Halbuki Sinema salonuna girip filmi izleyen herkes ağlaya ağlaya çıkıyor. Son derece duygusal son derece başarılı bir film. Müslüman olup bu filmle duygulanmamak elde değildi. Ön yargı yavaş yavaş kırılmaya başladı. Seyredenler başkalarını anlatıyor. Onlar seyredip başkalarını anlatıyor. Böyle suya atılan taş misali yayıla yayıla duyuyorduk.

ÇAĞRI FİLMİNİN İRAN’DA YAYINLANMASI…

Müslüman ülkeler ufak ufak boykottan vazgeçmeye başladılar. Film her ülkede vizyona girmeye başladı. Sadece iki ülke kalmıştı. İki ülke İran ve Mısır. İran, kritik aslında İran Şahı Pehlevi bu filmin yayınlanmasını yasaklamıştı. İzin vermemişti ama sona devrim olmuştu Humeyni gelmişti Humeyni de bu yayın yasağını kaldırmamıştı. Mustafa Akkad atladı uçağa İran'a Tahran'a gitti. Molla rejiminin yöneticileriyle görüştü. Dedi ki ya Şah yasakladı ama rejim değişti. Şah’ın koyduğu yasağı niye kaldırmıyorsunuz?

Meğer İran'ın yasak koymasının sebebi filmdeki ezan sahnesi. Filmdeki ezan Sünnilerin ezanı. Şiilerin ezanı farklıydı. Şiilerin ezanında işte aliyen veliyullah şeklinde ilave vardı. Dolayısıyla İran'daki ezanlar sünnilerin ezanından farklıydı. Filmi bu yüzden yasaklamıştı.

Mustafa Akkad teslim olmadı. Bu yasağın kaldırılması için bizzat Humeyni ile görüşmek istedi. Randevu talep etti. Kabul edildi. Humeyni’nin huzuruna çıktı. Humeyni filmle ilgili olarak bütün yaşananları dinledi. Bir süre düşündü ve sonra ne dedi biliyor musunuz? Bunu Mustafa Akkad anlatıyor. Hz. Peygamber döneminde Sünni, Şii ayrımı yok ve filmin İran'da yayınlanmasına izin verdi. Çağrı filmi bizzat Humeyni’nin bu yorumu ve bu izniyle İran'da yayınlanmaya başladı. Mustafa Akat bu izinle hayatının en büyük başarılarından birini elde etmişti. Film bütün İran sinemalarında gösterilmeye başlandı. Aslına bakarsanız İran'da yabancı film göstermek yasaktı. Ama Humeyni'nin bu onayı sayesinde ilk kez bir yabancı film Çağrı bütün İran'da vizyona girdi.

GERİYE SADECE MISIR KALMIŞTI…

İran'da yasağı kaldırdıktan sonra geriye sadece Mısır kalmıştı. Senaryosunun Mısır'da yazılmış olmasına rağmen film Mısır'da sansür heyet tarafından yasaklanmıştı. Halbuki senaryo yazılırken aynı sansür heyeti hepsine onay vermişti. Mustafa Akkad yine atladı uçağa Mısır'a Kahire’ye gitti. Sansür heyeti ile görüştü ama nafile yasak dediler asla izin vermedi. Niye biliyor musunuz? Çünkü senaryoyu El-Esher Üniversitesinin onayıyla yazmışlardı El-Esher Üniversitesi bağımsız bir kurum gibi görünüyordu ama aslında siyasi bir kurum direkt cumhurbaşkanına bağlı ve her Cumhurbaşkanı değiştiğinde El-Esher Üniversitesi'nin yorumu da değişiyordu. Bilim vs hikaye. İktidarda kim varsa El-Esher ona göre yorum yapıyor. Bir Cumhurbaşkanı döneminde O Cumhurbaşkanı tamam dediği için onay vermişlerdi. Cumhurbaşkanı değişince bu Cumhurbaşkanı hayır dediği için onay hikaye olmuştu.

ÇAĞRI FİLMİNİN OLAĞANÜSTÜ BAŞARISI…

Her şeye rağmen Çağrı filmi dünya çapında olağanüstü başarı sağladı. 12 dile çevrildi. Dünyadaki bütün Müslümanların her defasında ağlaya ağlaya izlediği bir film oldu. Acaba ne yapsam da hem kendi çocuklarıma hem de dünya çocuklarına İslamiyet’i güzel bir şekilde anlatabilsem. Bilmeyenlere sevdirebilsem diye düşünen Mustafa Akkad kelimenin tam manasıyla amacına ulaştı. Sanat yoluyla, sinemayla İslamiyet'i dünyaya tanıttı.

FİLM BÖYLE BİTMEDİ MAALESEF…

Filmin vizyona girmesinden 46 yıl sonra asrın liderimiz İran'a resmi ziyaret yaptı. Bu helikopter kazasında olan İran Cumhurbaşkanı tarafından Tahran'da resmi törenle karşılandı. Askeri kıtayı selamlama töreni sırasında işte bu Çağrı filminin müziği çalındı.

Filmin vizyona girmesinden 48 yıl sonra bu helikopterle düşen İran Cumhurbaşkanı için cenaze töreni düzenlendi. Bando takımı tarafından İran'da Çağrı filminin müziği çalındı.

Dedim ya Çağrı filmini hiç böyle izlemediniz.

Ama film böyle bitmedi maalesef 2005 yılıydı Ürdün'de sıcak, sakin bir gündü Başkent Amman'da kan gövdeyi götürdü. Hayat Otel, Radisson Otel ve Dyson otelleri eş zamanlı olarak canlı bomba saldırısına uğradı. Güya batılılar bu otellerde kalıyor diye oteller hedef alınmıştı ama 57 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin 40'tan fazlası Müslüman. Hristiyanları öldüreceğiz derken Müslümanları katletmişlerdi. El Kaide üstlendi. Hayat Otel'de hayatını kaybedenlerden biri Mustafa Akkad. Çağrı filminin efsane yönetmeni.

Evet İslamiyet'w sanat yoluyla böylesine büyük hizmet veren yıllarını veren yıllarca mücadele eden ve Hazreti Muhammed'in mücadelesini tüm dünyaya adeta ezberleten Suriye asıllı Amerikalı sinemacı maalesef işte böyle din eksenli terörün kurbanı oldu. Acaba ne yapsam da hem kendi çocuklarıma hem dünya çocuklarına İslamiyet'i güzel bir şekilde anlatabilsem diye düşünmüştü. Bu kökten dinci canlı bomba saldırısında maalesef İslamiyet’i böylesine sevgiyle öğrettiği çocuklarından biriyle birlikte kızı Rima ile birlikte can verdi. Ama film böyle de bitmedi maalesef.

KADDAFİ LİNÇ EDİLEREK ÖLDÜRÜLDÜ…

2011 yılı oldu. Çağrı filminin çekilmesini sağlayan Para veren her türlü imkanı veren dünyaya direnen Kaddafi linç edilerek öldü. Maalesef Türkiye'nin de katıldığı batının haçlı ordusu tarafından imha edildi. Fransız Cumhurbaşkanı Libya'ya saldıran orduya haçlı ordusu dedi. Maalesef Türkiye bu haçlı ordusuna katıldı. Kıbrıs Barış harekâtında Türkiye'ye her türlü desteği veren sonra da işte böyle Çağrı filminin hayata geçmesi için her şeyi yapan Kaddafi sayın hükümetimizin de katıldığı haçlı ordusu tarafından imha edildi. Sözde Müslümanlar tarafından linç edilerek öldürüldü. Mustafa Akkad’tan sonra Kaddafi’de öldürüldü.

Söylemiştim size Çağrı filmini hiç böyle seyretmediniz değil mi?

BUGÜNÜN ORTADOĞU COĞRAFYASINI KAVRAYABİLMEK İÇİN…

Çağrı filminin kamera arkası aslında İran'dan Mısır'a Suudi Arabistan'dan Libya'ya Suriye'den Fas'a Hatta ABD'den İngiltere'ye Fransa'dan Türkiye'ye kadar bugünkü Ortadoğu’yu anlatan içinde kralların şahların diktatörlerin bulunduğu terör örgütlerinin bulunduğu bugünkü Ortadoğu coğrafyasını kavrayabilmemiz için eşi benzeri bulunmayan bir belgeseldi.

Artık nefesinizi bırakabilirsiniz!