Şebnem İşigüzel, Remzi Kitabevi’nden çıkan Memoria romanında 100 yıllık Türkiye tarihini dede-torun ilişkisi üzerinden derinlemesine keşfederken, ölüm ve yas temalarını çarpıcı bir şekilde işliyor.

İşigüzel, sosyal medyanın kadınların direniş biçimlerini nasıl dönüştürdüğünü ve bu değişimin toplumsal dayanışma üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.

Milliyet Sanat’ın Ağustos 2024 sayısında Seyhan Akıncı’ya konuşan İşigüzel, Memoria’nın ana mekânları arasında Karılar Tekkesi ve mezarlığın yer almasıyla ilgili olarak “Korktuğum için güzel anlattım,” diyor ve ekliyor: “Korktuğunuz şeyi tecrübe etmenin ayrı bir hazzı var sanırım. Karılar Tekkesi gerçekte de mezarlığın kıyısında, neredeyse içinde. Siz neredeyseniz hayat orada. Neye mecbursanız, yaşamı orada devam ettirmekten başka çareniz yok. Tıpkı Karılar Tekkesi’ne sığınan, ölülerin dünyasında aslında bizim varolan yaşamlarımızdan daha hakikatli bir hayat kuran kahramanlarım gibi.”

Nazan Bekiroğlu'nun hayatına dair samimi izler taşıyan "Mihrican Fırtınası" kitabı raflarda Nazan Bekiroğlu'nun hayatına dair samimi izler taşıyan "Mihrican Fırtınası" kitabı raflarda

2018’den beri aklında, kalbinde olan anlatıyı okurlarla buluşturan Şebnem İşigüzel, Remzi Kitabevi’nden çıkan Memoria’da kadın an­latıcının iç içe geçmiş hikâyeleri üzerinden yaşamla ölüm arasında bir dans sunuyor. Anlatıcının âdeta Meddah rolünde olduğu roman, unutmak ve hatırlamak üzerine fazlaca düşündürüyor.

“Ölüm ve yas, yazarak tecrübe ettiğim şeylerdi”

Ölümün, ölülerin, mezarlıkların başrolde olduğu Memoria’yı anlatan Şebnem İşigüzel, romanını yazarken yaşadığı acı kayba da değiniyor: “30 yıl­lık hayat arkadaşımı kalp kriziyle aniden kaybettim evet. Ölüm, yas, bunlar yazarak tecrübe ettiğim şeylerdi. Manuel ile vedalaşmak üzere yanına alındığımda yazdığım gibi isyan etmek istedim. Onun artık olmadığını, olmayacağını bilmek çok acı. Benim özelim böyle ama bu memlekette eş kaybını daha sarsıcı yaşayan, sosyal güvencesi olmayan hemcinslerim var. İnsanlar kayıplarının ardından hukuk mücadelesi veriyorlar. Bu satırları okuyanlar önce bunları düşünsün isterim.”

“Yeni zaman ve sosyal medya kadınların direniş biçimini değiştirdi”

“Memoria’nın kadınları direnerek hayat buldular. Dün tekke, bugün dünya. Kadınlar hep direnişte. Yeni zamanda direnmenin, başkaldırmanın, örgütlenmenin, yalnız olmadığını bilmenin yeni bir yolu var artık,” diyen Şebnem İşigüzel sözlerine “Çaresizce olsa bile bazen umut etmek yeter. Umudu olan direnir. Ancak bir ölünün umudu yoktur. Yeni zaman ve sosyal medya kadınların direniş biçimini değiştirdi, örgütledi, dayanışma sağladı,” şeklinde devam ediyor.

“En büyük ödülüm yazmak, yazabilmek”

İlk romanı Hanene Ay Doğacak ile 31 yıl önce, henüz 20 yaşındayken hayatımıza giren ve pek çok roman, hikâye ve oyun kaleme alan Şebnem İşigüzel, yazmanın kendisi için ne ifade ettiğini ise şu sözlerle anlatıyor: “En büyük ödülüm yazmak, yazabilmek. Yazarak yaşadım, yazarak direndim, yazarak varoldum.”

Seyhan Akıncı’nın Şebnem İşigüzel ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı Milliyet Sanat’ın Ağustos 2024 sayısında…

Kaynak: WOLA